top of page

Online’da Halı Satmanın Dayanılmaz Hafifliği


ree

Halı dediğimiz şey çoğu zaman evin ortasına serilen bir dekor ürünü gibi görünür. Ama gerçekte halı, yaşanmışlıkların, kültürün, bir coğrafyanın ortak hafızasının desen desen dokunmuş hâlidir. Belki de tam bu yüzden, onu online satmak başlı başına tuhaf bir çelişki gibi gelir insana. Dokunarak seçmeye alıştığımız bir şeyi ekranda iki fotoğrafla anlatmaya çalışmak… Hem hafif hem de bir o kadar zor.

Son yıllarda halı sektörü tüm dünyada dijital bir dönüşüm geçiriyor. Bugün Avrupa’da ya da ABD’de yaşayan biri, akşam telefonundan sipariş verip birkaç gün sonra kapısında yepyeni bir halı bulabiliyor. Amazon, Rugs USA, Wayfair gibi platformlar, yüzbinlerce ürünü anında ulaşılabilir kıldı. İnsanlar artık mağazaya gidip saatler harcamak yerine, birkaç tıkla evinin stilini yenilemeyi tercih ediyor.


Bir bakıma bu kolaylık, halı gibi ağır bir ürünün bile “dayanılmaz hafifliğe” kavuştuğu bir çağ yarattı. Üreticiden tüketiciye giden yol hiç olmadığı kadar kısa. Depolar, fulfillment çözümleri, hızlanan lojistik sistemleri… Her şey sanki halıyı online satmayı çocuk oyuncağına dönüştürmüş gibi.

Ama işin perde arkasına baktığınızda, bu hafifliğin aslında pek de hafif olmadığını anlıyorsunuz. Çünkü bir halıyı dijital vitrine taşımak, sadece kargo etiketini yapıştırmakla bitmiyor. Tam tersine, yepyeni bir zihniyet gerektiriyor.


Önce insanın aklına şu basit ama yakıcı gerçek geliyor: Halı dokunsal bir deneyimdir. Kalınlığını, yumuşaklığını, dokusunu dokunarak anlamak isteriz. Ekrandan bakan müşteri, her zaman bir kuşku taşır. Rengi tam böyle mi? Yumuşak mı? Kargo açıldığında göreceğim şey hayalimdekiyle aynı mı? Bu yüzden iade oranları yüksek, müşteri ikna süreçleri uzun.


Bir de lojistik var tabii. Halı hacimli, ağır ve taşınması zahmetli. Özellikle uluslararası gönderimlerde maliyetler hızla artıyor. Üzerine bir de “ürün beğenilmezse iade gelsin” denince, çoğu üretici için online satış kabusa dönüşebiliyor.


İşin bir başka katmanı da rekabet. Türkiye gibi üretimde güçlü bir ülke bile, dijital vitrinlerde çoğu zaman sessiz kalıyor. Avrupa’da Benuta gibi markalar, halıyı bir yaşam stiliyle eşleştirirken; biz hâlâ “güzel ürünümüz var, bir şekilde satar” umuduyla katalog mantığında kalıyoruz. Oysa dijital müşteri, görsele bakmakla kalmıyor; hikâye arıyor, deneyim istiyor, kolaylık bekliyor.

Bu yüzden online’da halı satmak, göründüğünden daha karmaşık bir mesele. Evet, üretim gücümüz var. Evet, kalitemiz var. Ama dijitalin kuralları farklı. Artık yalnızca ürünü üretmek yetmiyor; o ürünü modern bir hikâyeye dönüştürmek gerekiyor.


Son yıllarda tüm dünyada büyüyen online satış hacmi bunu çok açık gösteriyor. Küresel pazarda halının online cirosu yıldan yıla artıyor. 2025’te sektörün toplam hacminin 52 milyar doları aşacağı öngörülüyor. Ama Türkiye bu hikâyede genelde arka planda kalıyor. Çünkü üretim kasımızı markalaştırmayı, hikâyeleştirmeyi ve yeni nesil deneyime taşımayı öğrenemedik.

Bugün geldiğimiz noktada, online’da halı satmak bir fırsat olduğu kadar bir sınav da. Bu hafifliğin ardında çok ağır bir mesele yatıyor:

Kendi hikâyemizi anlatmak cesaretini bulmak.

Belki de asıl mesele, halıyı sadece yere değil, hayatın merkezine sermek.

 
 
 

Comments


Bazen Haber Bültenleri Gönderiyorum

© 2025 by Gökhan Korkmaz. Basic Studio tarafından destekleniyor ve güvenli hale getiriliyor.

bottom of page